6 Kasım 2017.
Dört mevsimin yaşandığı, her bir köşesindeki toprağı verimlilik kaynayan, çalışkan çiftçileri ve besicileri gibi bir çok şansa sahip olan güzel ülkemiz…
Geldiği son noktada, kendi üretimini yapamaz oldu. Neden olduğunu sorgulasak, cevap bulabileceğimiz bir kaynak yine yok ne yazık ki…
Dar gelirli ailelerin elini ateş pahasına yakan kırmızı et, tarım bakanımız tarafından yeni bir çözüme kavuştu. Hayvancılığın tam da desteğe ihtiyaç duyulduğu dönemde, et ithal edecek olmak yeni bir krizin ayak sesleri olabilir. Tehlikenin farkında olmamak ve sadece günü kurtarmaya çalışmak; kolaya kaçmaktır.
Halk -seçilmiş olan iki market aracılığıyla- et balık kurumunun sattığı fiyattan ete ulaşabilecek. Seçilmiş olan market zincirlerinin, hükumete yakınlığı ayrı bir tez konusu olmaya değer cinste.
Burada çözüm olarak sunulan yurdumuz besicilerini desteklemek ve sorunlarına çözüm aramak olması gerekirken, et ithal etmek sadece insanların ağzına bir parmak bal çalmaktan ibarettir.
Geçici olarak sayılı yerden halka ucuza et sunmak; hem besicileri hemde mahallemizin küçük esnafını ve kasabını göz ardı etmektir. Cüzi asgari ücretle geçinmeye mecbur bırakılan hiçbir aile, köşedeki kasap Ahmet amcanın rızkının azalacağını önemsemez. Önceliği kendi karnını ucuza doyurmak olacaktır…
Kısa bir dönem uğruna “Bakın bakın, biz yaptık. Ucuz et sunduk millete!” diyebilmek için yerli üretime çıkmaza sürüklediğinizi görün artık. Atın o ithal at gözlüklerinizi…
Amaç gerçekten ucuz et sunmak olsaydı, kendi üreticimizi teşvik edici ve destekleyici farklı yollar denenmeliydi. Uzun yıllardır ardı arkası kesilmeyen bir et ithalatı gündemden düşmüyor. Bu da yetmezmiş gibi samanı bile ithal eder olduk. Saman diyorum bakın… Vah ağlanacak halimize ki ne vah…
İthalat durduğunda fiyatların yeniden fırlaması gündemde tartışılan diğer konulardan birisi. Senin yerli besicin, yetiştirdiği hayvanı satıp para kazanamadıktan sonra neden katlansın ki o kadar zahmete? Nasıl olsa hemen gidip getirtiriz yurt dışından! Yerli üretimin durduğunu bir düşünsenize… Karnını doyurabilmek için bile dış kaynaklara bağlı bir ülke haline gelmemiz hiç tahammül edilemeyen son olur..
Sadece kırmızı et piyasasında değil, tarımın her sektörü bu sorunu yaşıyor maalesef. En temel ihtiyaçlarımızı sağlayabilmek adına milyar dolarlar harcadık bu ithalatlara;
Romanya’dan domates..
Kenya’dan çay..
Ukrayna’dan buğday..
Brezilya’dan mısır..
Çin’den kuru fasulye..
Hindistan’dan pamuk..
**
Liste böyle uzayıp gider…
Peki biz ne üreteceğiz, oturup ne yiyeceğiz?
Çiftçi nerede? İthalatlarla kaçırdık.
Hayvanlar nerede? Otlayacağı bahçe bırakmadık.
Bahçede otlatacak hayvan var mı? Kalmadı.
Anlayacağınız,
Ülkede bu kadar verimli toprak, su kaynakları ve iklim şartları,
Yandı bitti kül oldu…
Comments