top of page
Search
eqahit2006

Ayrım ve yasaklar arasında kalan; yaşlılık

17 Nisan 2020.

Dünyanın birçok yerinde etkisini gösteren koronavirüs, insanların günlük yaşam alışkanlıklarını değiştirdi.Salgın krizi ve uygulanan sınırlar arasında sıkışıp kalan ise tek bir kesim oldu; yaşı ileri olan bireyler.

Bugünlerde, toplumu tamamıyla etkileyen pek normal olmayan bir dönemi yaşıyoruz. Özellikle, yaşı ileri olan toplumun azımsanmayacak kadar büyüyen bir kesimi için oldukça zor günlerden geçiyoruz. Dünya küresel bir salgınla mücadele ederken, virüsün ortaya çıkmasına dair komplo teorileri ve çeşitli ötekileştirme vakaları kendini ilk dönemlerde göstermişti. Toplumsal algının, en az salgın kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha görüyoruz. Kuşaklarası dayanışmanın artması gereken bu kriz döneminde, tam tersi bir şekilde jenerasyonlar arasındaki makası biraz daha genişletti...

Her geçen gün yaşlı nüfusun arttığı yaşlanan Türkiye'de, bilinen ama farklı nedenlerle göz ardı edilen bir ayrımcılık türü bir daha su yüzüne çıktı; yaşçılık (ageism). Peki, nedir bu yaşçılık?


"Pasif, değersiz, geri kafalı, sakat, hasta, işe yaramaz gibi sıfatlarla donatılarak daha da itibarsızlaştırılacaklardır."


Gerek Dünya Sağlık Örgütü’nün gerekse Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’nın açıklamaları doğrultusunda koronavirüsten en çok etkilenenlerin 60 yaş ve üzeri olduğu veriler ile gözler önüne serildi. Hal böyle olunca, 21 Mart’tan itibaren 65+yaş üzeri kişilerin sokağa çıkması yasaklandı. Bu yasak, birçok tartışmayı ve pek göz önünde olmayan yaş ayrımcılığını beraberinde gündeme getirdi. Küresel salgından en çok etkilenen kesimin ileri yaştaki bireyler olduğu verilerle ortaya konmuştu. Ancak, yaşlı bireylerin sadece fizyolojik değil psikolojik olarak da etki altında kaldığı gerçeği ise gözden kaçırıldı.


Covid-19 vakalarına ilişkin açıklamalarda yapılan “yaşlılık” vurgusu toplum üzerinde pek çok etki bırakmış durumda. İleri yaştaki bireyleri korumaya yönelik alınan kararlar, onların hedef olmasına sebep oldu. Toplum üzerinde oluşan “yaşlılar virüsü yayıyor algısı” ise tamamen yanlış.

Salgın sürecinde çizilen tablonun tek bir kısmına odaklanmadan önce bütününe bakmak daha yararlı olacaktır. Türkiye’nin salgınla mücadeleye başladığı ilk haftada ülkenin farklı bölgelerinden çeşitli görüntülere de tanık olduk. Sosyal mesafenin gerekliliğine dair henüz bilince sahip olmayan bireylerin etkisiyle, ülke toplumsal hareketliliği azaltma konusunda adeta sınıfta kaldı. Kitlesel etkinlikleri geçici olarak yasaklama kararına rağmen, evliliklerini sahil kenarında halay çekerek kutlayanlar… “Gerekmedikçe sokağa çıkmayın” uyarılarına aldırış etmeyerek, otogarlarda asker uğurlayanlar… “Biz genciz bize bir şey olmaz!” düşüncesiyle adeta akın edilen sahil ve piknik alanlarındaki gençler… Asıl bulaşıcılık riskini toplumsal hareketliliğin arttırdığı bilincinden uzak olunan bu tabloda, yaşlı bireylerin payına psikolojik ve fizyolojik şiddet saldırıları düştü.


Koronavirüs günlerine kadar, aslında pek gündeme gelmeyen yaşlı bireylere yönelik ayrımcılık kendini zaman zaman gösteriyordu. Yakın bir dönemde toplu taşıma araçlarını belirli saatlerde yaşlı bireylerin kullanıma kapatılması da gündeme gelmişti. 65+yaş üzerine uygulanan yasak, medyanın hazırladığı incitici haberler ile yaşlı bireylerin “canlı koronavirüs” olduğu algısı üzerinde oldukça büyük rol oynadı. Medya sokaklarda tabiri caizse yaşlı avına çıkarken, bazı insanlar da kendilerine bunu adeta iş edindi. Kimi sokağa çıktığı için bir yaşlı bireyi cezalarla tehdit ederken, kimi üzerlerine su balonları fırlattı… Yaşlılık olgusuna dair yaratılan toplumsal algı, salgından çok daha tehlikeli.

Yaşlılık üzerine..


Yaşlılık kavramı ve algısından, yaşlı bireylerin ötekileştirmelerinden nasıl etkilendiğine varıncaya kadar bu mühim konuları Gerontolog Prof. Dr. İsmail Tufan ile konuştuk.


Tufan, toplumun hala hangi bireylerin yaşlı olduğuna dair net bir fikrinin olmamasına üzüldüğünü belirterek şöyle diyor: "Biyolojik açıdan bakıldığında, yaşlılık, bir organizmanın ödevlerini kısmen veya hiç yerine getirememesidir. Ancak toplumsal açıdan yaşlılık bir statü değişimidir."


Noksanlık modelinde yaşlılığın, her yönüyle kayba uğrayan bir varlık konumuna indirgenen insan imajından hareket ettiğine dikkat çekiyor. Ayrıca, toplumun sosyal kurumları ile bu “zavallıya” kucak açan, onu koruyan ve kollayan bir konuma yükseltilir. Taşıyıcılık ve yaşlılık kavramlarının günümüzde bir tutulmasına şahit olduğumuz bugünlerde Tufan'ın sözleri, yaşananları açıklar nitelikte.

Yaşlılık kavramını derinsel bir açıdan tanımlayan Tufan, takvimsel yaş ile ilişkilendirilirse yaşlılık, dışlanma, sosyal eşitsizlik ve temel hakların sorgulanması anlamına gelen sorunlara yol açtığını belirtti. Aynı zamanda, yaşlıları toplumun önemli alanlarının dışına kaydırma girişimlerine zemin hazırladığına dikkat çekti. Tufan, dışlama yaklaşımının bugünlerde koronavirüs salgınında gördüğümüzü belirtti ve ekledi: "Yaşlılık “65 yaş ve üzeri kişi” olarak tanımlandı ve bu takvimsel yaşa uyan kişilerin sokağa çıkması yasaklandı."


Yaşlılığı toplumdan dışlayan manzaralar

Türkiye’de ki yaşlılık üzerine Tufan, 2000’li yılların başlarında övgüyle bahsedilen genç nüfusun yerine giderek yaşlı nüfus geçtiğini belirtti. Ancak yaşlı oranı bakımından nüfusumuz gelişmiş endüstri ülkelerine göre hala genç görünmediğini açıkladı. Bunun yaşlılığı nitelendirirken yanlış algılara yol açtığını belirterek, "Genç nüfus kavramının rahatlatıcı etkisi vardır. Ancak asıl önemlisi – sayısı ve oranı ne olursa olsun –yaşlılıkta yaşam koşullarıdır. Yaşlıların yaşam durumunun kötü manzaralarından rahatsız olmamak ise mümkün değildir ve yaşlılığı toplumdan dışlayan manzaralara dönüşmektedir. " şeklinde sözlerini bitirdi. Yaşlıların dışlanması ve sefaleti, yeni bir gelişme olmadığına vurgu yapan Tufan, yaşlıların biraz beceriksiz, biraz tahtası eksik, bedeni ve kafası biraz marazlı olduğu ve bunlara bağlı dışlanmaların uzun bir tarihi olduğu söyledi. Tufan sözlerine şöyle devam etti: "Yaşlılık, bireysel yeteneklerin azalması, yitirilmesi, dumura uğraması olarak tanımlanarak, bir insanın başına gelebilecek kötülüklerin neredeyse hepsi, yaşlılık ile bağdaştırılmaktadır." Kırılma dönemlerinden birindeyiz... Prof.Dr. İsmail Tufan, son günlerde yaşlılık üzerindeki algının aslında demografik gelişmeler yer aldığını söyledi. Ve bugünlerde yaşananlardan şöyle bahsetti:" Kırılma dönemlerinde sosyal olgulara toplumun ilgisi artar. Demografik değişimler bir kırılma noktası olarak görülmemektedir. Bu nedenle yaşlılığa ilgi azdır. Koronavirüs salgını ise bir kırılma noktası olarak kabul edildiği için toplumumuzda yaşlılığa uyanan üzücü ve ayrımcılığa kadar uzanan bir ilgi ile karşı karşıyayız." Tufan'a göre, salgın atlatıldıktan sonra bu süreç devam edecek. Gençliğin, yaşlılığın güçsüzlüğüne ve dezavantajlarına yine göz yumacağını, ama nezaket ve ahlak kurallarından vazgeçmek istemeyeceklerini belirtti. Yaşlılar açısından bunun iki sonucu olacağını şöyle bahsediyor: "Bir taraftan kendilerine nezaket ve ahlak kuralları çerçevesinde hoşgörü, sempati, saygı ve ilgi gösterilmeye devam edilecektir. Diğer taraftan pasif, değersiz, geri kafalı, sakat, hasta, işe yaramaz gibi sıfatlarla donatılarak daha da itibarsızlaştırılacaklardır." Koronavirüs salgını günlerinde en anormal davranış, yaşlıların ötekileştirilmesidir. Yaş ayrımcılığının ele alındığı bu videoda, Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof.Dr. Kenan Çayır sorularımıza yanıt verdi.

Koronavirüs salgını sebebiyle sokağa çıkmak kısıtlı olduğundan dolayı, hazırlanan video içeriğinin görselleri dijital ortamdan toplanarak bir araya getirilmiştir.)


Salgının arkasında bırakacağı tahribatlar


Uzman Gerontolog İsmail Tufan, salgından sonra yaşlılar arasında dışlanmışlık, yalnızlık, soyutlanmışlık duyguları artacağını belirtti. Yaşlılar özgüvenlerini yitireceğini ve gelecekten korkmaya başlayacakları ise ayrıca dile getirdi. Yaşlı bireylerin kendi varlıklarını lüzumsuz ve ailesine yük olduğuna inanan ve böyle hisseden yaşlıların çoğalacağı kanaatinde. Tufan sözlerine şöyle devam etti; "Yaşlılar, daha fazla marjinalleşecek. Sosyal pozisyonları daha da aşağıya çekilecek, asgari prestijle yaşamak zorunda kalacaklardır. Salgın sonrası dönemde yaşlılık yeni sosyal ölüler yaratacaktır."


0 views0 comments

Recent Posts

See All

Comments


bottom of page